Merhabalar
Bugün
sizlerle bir kadın olarak bu ülkede kadın olmak ne demek başlıklı yazımı
paylaşacağım.
Bu ülkede
bölgelere göre değişen bir kadın kavramı var maalesef. Doğu tarafında kadın
demek bir nevi köle demek, töre cinayetlerin kurbanı demek, kocası öldükten
sonra töre gereği kocasının kardeşiyle evlendirilmesi demek, erkek çocuk
doğuramadığı taktirde dövülen ve hep ezilen demek, ikinci hatta üçüncü sınıf
vatandaş demek...
Daha
bitti sanmayın Doğu'da kız olarak doğduğunuz anda okula gitmesine gerek yok
denilir ve kız çocukları okutulmaz. Belki de ileride doktor, avukat, mühendis
olacak kızlar var ama olamıyorlar. Gerçi ülkemizde sosyal sorumluluk adına
kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriliyor. HAYDİ KIZLAR OKULA
KAMPANYASI vb. gibi ama yetmiyor yetmiyor... İlla ki Doğu diye bakmıyorum
aslında ben olaya. Çünkü İstanbul'da Doğu bölgesinden göç etmiş çok aile var ve
onlar da maalesef bu gerici mantığı sürdürmekte ısrar ediyorlar. Hepsi böyledir
demiyorum aralarında mutlaka aklı başında kızlarını okutan babalar vardır ama
çok az sayıda olduğunu söylemekten çekinmiyorum.
İç
Anadolu'da kadın olmak da çok ayrı bir durum. Orada durum bu kadar vahim değil.
Kız çocukları okutulur. Eskiden okutulmazmış, tarlada işler var diye. Ama şimdi
baktığım zaman bir Sivaslı olarak hepimiz okuduk. Çoğu kız okuyor, en azından
liseyi bitiriyor. Üniversite biraz daha batıdaki kadınların tercihi oluyor.
Çünkü Batı aileleri özellikle babalar kültürlü evlatlar yetiştirmek istiyor.
Benim görüşüm bu yönde en azından.
Ege
Bölgesi'nde kadın olmak daha farklı bir kavram. Daha rahat daha özgür kadınlar
var orada. Onlarla ilgili büyük sorunlar olmasa da bence orada da rahatlık çok
fazla. Çok aşırı özgürlük de sıkıntı. Çünkü her şeyin azı karar çoğu zarar.
Kısacası
bu ülkede kadın olmak böyle işte!
Ama
gelelim 2009 yılında sevgilisi tarafından hunharca katledilen Münevver
KARABULUT' a. O gencecik masum bir kızdı. Tek suçu zengin diye o çocuğa
kanmaktı. Çünkü temiz niyetli, saf bir kızdı ve aklına kötülük gelmiyordu.
Nasıl gelsin ki o kendisi gibi bilmişti o çocuğu. Ama o öldürüldükten sonra
arkasından o yaşta bir kız bir erkeğin evine nasıl gider, namussuz ahlaksız
gibi kötü birtakım şeyler söylemişlerdi. Ben o dönemlerde neredeyse benimle
yaşıt bir kız ölmüştü hem de hiçbir suçu yokken sadece buna bakıyordum. Canı
çok mu acımıştı, hunharca katledilmiş, kafası gövdesinden ayrılmış diye ağlamış
başka hiçbir şey de düşünmemiştim. Tek düşündüğüm o kızcağızın annesi idi. O
şimdi nasıl dayanacaktı evlat acısına, babası nasıl toparlanacaktı, kardeşi bu
acıyı nasıl kaldıracaktı, gerisinden bana neydi ki...
İşte bu
ülkede genç bir kadın olmak böyleydi. Birisi tarafından öldürülürseniz, orada
ne işi vardı derlerdi arkanızdan. Hem de namussuz ve ahlaksız olurdunuz. Ünlü
de olsanız, ünlü olmasanız da bu gerçek böyleydi. Nice nice örnekler var
aslında.
Defne Joy
Foster' ı hatırlarsınız değil mi? Hayat dolu, neşeli, cıvıl cıvıl bir kadındı.
Değişik programlar sunar, dizilerde oynardı. Yaşama enerjisi çok yüksekti.
Sihirli Annem dizisinde Eda karakteri ile tanıdık biz kendisini daha çok. Ama
benim tanımam çok daha eskilere dayanıyor. Kerim Tekin ile bir röportajı vardı
evine gitmişti. Orada onunla konuşuyordu. Ünlülerin evine çat kapı giden uçuk
kaçık kızdı ilk tanıdığım zamanlar. Sonra dizisi oldu yine uçuk kaçık bir
karakterle çıkmıştı karşıma. Sonra evlendiğini duydum. Çocuğu da olmuştu. Ne
kadar güzel demiştim. O sıralarda bir dans yarışmasına katılmıştı. O dönemlerde
de astım hastası olduğunu öğrenmiştim. Ardından bir sabah ölü bulunduğunu yazan
bir haber duymuş ve çok üzülmüştüm. Haberin perde arkasını merak etmemiştim.
Sadece o kadar hayat dolu bir kadın nasıl ölür ki diye çok üzülmüştüm. Aynı gün
içinde evli bir kadının başka bir adamın evinde ölmesi, evli bir kadının geceyi
başka bir adamın evinde geçirmesi vs. iğrenç haberler duymaya da başlamıştım.
İddialar çok iğrençti. İşte yine ben bize ne, size ne, kadın ölmüş, ardında da
bir minik bebek bırakmış, gözü yaşlı bir eş bırakmış, acılı bir anne bırakmış...
Gerisinden bize ne ki? O bebek belki de annesini hiç hatırlayamayacaktı. Bundan
daha acı ne olabilirdi ki? Ayrıca da o çocuk büyüdüğünde bu iğrenç haberleri
neden okuyacaktı ki? Ölünün ardından konuşulmaz rahmet okunur neden hala
öğrenemedik ki biz bunu?
İşte bu
ülkede ünlü bir kadının ölümü ardından da bu iğrençlikler devam etti...
Namussuz bir kadın gibi lanse edilerek günah işlemediler mi? Ne geçti ki
ellerine...
Nice nice
örnekler var aslında...
Ama en
son örnek ÖZGECAN ASLAN oldu. Evine gitmiş için dolmuşa bindi ve tecavüze
uğramamak için direndi, yakıldı, katledildi. Onun ardından da melek gibiydi
bunu hiç hak etmemişti dedik. Melek gibi olmasa ölümü hak mı edecekti ki? Bu ne
biçim bir laftı ki? Evet, gerçekten çok güzel bir kızmış ama saftı, temizdi,
melek gibiydi dedi herkes ardından yani ahlaklıydı, namusuyla öldü demek
istediler. Yahu masum bir genç kız katledilmiş, tecavüze uğramamak için kendini
korumak istemiş gencecik bir kız. Gerisinden bize ne... Annesinin o acı dolu
sözleri Özgecan
Aslan'ın annesi Songül Aslan, kızının cenazesi öncesi gazetecilerle konuştu.
Songül Aslan, kızının ölümüyle ilgili olarak "Bir dolmuşa binip de
evine gelirken bu katliamın olmasına benim aklım ermiyor, akıl sır
erdiremiyorum. Kızımın tek hatası dolmuşa binip evine gelmek mi?", babasının
yürek dağlayan feryadı; kızına
yürek burkan sözlerle seslenen Mehmet Aslan, "Yardım isteğini duyamadım canım kızım. Benim savaşçı kızım,
benim güzel kızım. Rabbim seni kendisi için yaratmış. Melek kızım beni affet.
Kara gözlü ceylanım benim. Gül goncası güzel kızım benim. Seni öpmeye
kıyamadım, seni uykuda sevmeye kıyamadım. 'Babiş' derdi bana" bunları
düşünmekten başka yapacak bir şey yoktu. Ülkemiz ÖZGECAN'ın ölümüyle sarsıldı.
En çok sarsılanlardan biri de bendim diyebilirim. Çünkü rüyama girdi. Rüyamda
taksiye biniyordum. O sırada Özgecan' ı gördüm ve ona sakın dolmuşa binme gel
ben seni taksiyle gideceğin yere götüreyim demiştim. Çok sevinmişti. Annem
merak eder, babam merak eder. Beni onlara götür demişti. Ben de götürüyordum.
Bir anda yolda giderken, taksinin içinden yok olduğunu gördüm şok oldum yani
onu ailesine teslim edememiştim... Sabah kalktığımda içim ürpermişti. Allah'ın
belası bir sapık yüzünden, insan bile denmeyecek bir varlık tarafından öldürülmüştü,
hiçbir suçu yoktu. Tek suçu bu ülkede doğmak, genç ve güzel bir kadın olmak ve
o dolmuşa binmekti belki de. Mekanın cennet olsun ÖZGECAN ASLAN. Hala bu
satırları yazarken ellerim titriyor, çok duygulanıyorum. Çok kötü oluyorum.
Nurlar içinde yat güzel kız...
Yılını
tam net veremediğim bir zamanda gerçekleşen bir acı olayı daha paylaşmak
istiyorum sizlerle. Geçmiş zamanlarda okuyup da beni derinden etkileyen bir
olaydı. Yine bir genç kız ve yine bir cinayet...
Lisede
bir kızın başına geliyor bu. Sırf kendisine evet demedi, arkadaşlık teklifini
kabul etmedi diye apartmanının asansöründe bıçaklanan kızcağız. Belki siz de okumuşsunuzdur
bu olayı. Belki hatırlarsınız bilmiyorum ama ben bilmeyen ve hatırlamayan
arkadaşlar için yazıyorum. Gencecik kız sırf saplantılı ve hastalıklı bir
sevgisi olan bir adama 'Evet' demedi diye öldürülmüştü. Ne kadar acı değil mi?
Hayır deme hakkı yok muydu? Elbette vardı ama o kendini aşık sanan zavallı,
sırf kendi bencilliğinden, bana nasıl evet demez diye onu hayatından etmişti.
Benim takıldığım nokta ne biliyor musunuz? Bu adamı nasıl yetiştirmişlerdi ki. ‘Hayır’
cevabı da var bu hayatta. Bunu da duymaya alışmak gerekiyor. Buradan ailelere,
geleceğin ana-babalarına yani sizlere sesleniyorum arkadaşlar. İleride erkek
evlat sahibi olduğunuzda ona hayır demeyi bilin, hayır kelimesini duysun. Her
şeye evet denmediğini öğretin ilk önce. Sonra da namusu öğretin. Namus önce
erkek çocuklara öğretilsin. Belki gelecek nesiller bu tip olayları çok daha az
yaşarlar böylece. Peki, soruyorum size. Lise çağlarında bir genç kız neden
hayatının baharında kara toprağa verildi? Birine 'Hayır' deme hakkını kullandı
diye... Bu hayatta evet de var hayır da var. Nasıl siyah da var beyaz da var
işte hayır da duyabiliriz. Ama bir erkek sırf ona evet demedi diye bir kızı
hayatından etmemeli. Ailesine yazık değil mi? Ne hakkı vardı ki onlara bu acıyı
yaşatmaya. Bu nasıl bir bencillik aklım almıyor...
Bu ülkede
kadın olmak işte böyle bir şey arkadaşlar...
Tecavüze
uğrarsanız suçlu yine siz olursunuz, toplum sizi suçlar ve sizi damgalar.
Tecavüz edilip öldürülürseniz eğer temiz bir kadın olduğunuza kanaat
getirirlerse ardınızdan melek gibi kızdı, tertemiz gitti derler. Yok, bir
erkeğin evinden öldürülürseniz; rahmet okumaz o erkeğin evinde ne işi varmış
ki, günah değil mi hak etmiş gibi şeyler söylerler. Kısacası arkadaşlar bu
ülkede kadın olmak zordur. Eğer evliyseniz ve hamile kalırsanız çocuğunuzu
kürtaj ettirme hakkınız yoktur. Çok hasta dahi olsanız, o çocuğu ölü bile
doğuracak olsanız kürtaj yaptıramazsınız. Evli olmayanları saymıyorum bile
onlar tecavüz edilip hamile kalırsa o çocuğu doğurmak zorundadır. Neden mi?
Çünkü ona nasılsa devlet bakar derler. Bu ülkede kadınsanız hep sizin
dikkat etmeniz gerekir. Hep suçlu siz olursunuz. Toplum hep sizi karalar.
Kocanız ölürse ya da anlaşamayıp kocanızdan ayrılırsanız adınız dul kadın olur.
Anne- babanızın evinden telinizle, duvağınızla beyaz gelinliğinizle çıkıp
giderseniz adınız gelin olur. Eşinizin ailesi biz kız aldık derler. Çünkü siz
pazardaki bir mal gibi görülmeye mahkumsunuzdur. Maalesef ki bu ülkede kadına
bu şekilde bakılıyor. Kadının hayır deme hakkı da yok. Sanki her şeye evet
demek için dünyaya gelmiş. Erkek çocuklara küçükken bu hayatta hayır cevabını
da duyacağını öğretirsek; böylece kadının hayır deme hakkı da olur.
Bu ülkede
kadın olmak işte böyle zor. Benim gördüğüm, hissettiğim, yaşanılanlardan
çıkardığım sonuç bu... Namusun sadece bayana ait bir kavram olarak görüldüğü
güzel ülkemde tüm kadın arkadaşlarıma bu zor hayatta başarılar diliyorum.
Halbuki
kadın olmak öyle başka bir şey ki, çünkü Allah kadına annelik duygusunu nasip
ediyor. Anne olmak, bu dünyaya bir varlık getirmek, onu büyütmek yetiştirmek
bunun gibisi var mı ya? Anne değilim belki anlamam ama. Kadına bahşedilen en
muhteşem şey bu ve sırf bu yüzden kadına saygı duyulması gerekiyor. Kadınlar
olmasa ne yapacaksınız yahu? Kadın demek, ana demek, ana demek her şey demek,
can demek kan demek, yaşama sebebi demek. Kadın olmasa kim bizi dokuz ay
karnında taşıyıp, onca kahrını çektikten, zor bir hamilelik geçirdikten sonra
hiç kimsenin sevemeyeceği kadar sevecekti ki? Kadınlara şiddet değil sevgi
gösterin ve onlara saygı duyun...
En çok da
neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Bir bayan bir erkeğe hiç yüz vermemesine
rağmen o erkek ona asılıyor. Kız bundan rahatsız oluyor engellemek istiyor. Ama
çevredekiler öyle bir şey diyor ki aklım gidiyor resmen! Dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek
köpek arkasından gitmez. Bu lafa sonuna kadar karşıyım çünkü kız hiçbir şey
yapmasa bile saplantılı erkekler var, gidiyor sırf onu sevmedi diye kızı
öldürüyor. Buna ne diyeceksiniz bakalım? Neyse yazımı noktalamadan önce bir söz
paylaşmak istiyorum.
SON SÖZ
: NEDEN NAMUS DEYİNCE
AKLA KADIN GELİYOR; OYSA NAMUSUNU KAYBETMİŞ ONCA ERKEK VARKEN...!m
MOCCCO'DAN SEVGİLER SAYGILAR
MOCCCO'DAN SEVGİLER SAYGILAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder