15 Mayıs 2015 Cuma

BU ÜLKEDE KADIN OLMAK NE DEMEK?

Merhabalar

Bugün sizlerle bir kadın olarak bu ülkede kadın olmak ne demek başlıklı yazımı paylaşacağım.

Bu ülkede bölgelere göre değişen bir kadın kavramı var maalesef. Doğu tarafında kadın demek bir nevi köle demek, töre cinayetlerin kurbanı demek, kocası öldükten sonra töre gereği kocasının kardeşiyle evlendirilmesi demek, erkek çocuk doğuramadığı taktirde dövülen ve hep ezilen demek, ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş demek... 
Daha bitti sanmayın Doğu'da kız olarak doğduğunuz anda okula gitmesine gerek yok denilir ve kız çocukları okutulmaz. Belki de ileride doktor, avukat, mühendis olacak kızlar var ama olamıyorlar. Gerçi ülkemizde sosyal sorumluluk adına kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriliyor. HAYDİ KIZLAR OKULA KAMPANYASI vb. gibi ama yetmiyor yetmiyor... İlla ki Doğu diye bakmıyorum aslında ben olaya. Çünkü İstanbul'da Doğu bölgesinden göç etmiş çok aile var ve onlar da maalesef bu gerici mantığı sürdürmekte ısrar ediyorlar. Hepsi böyledir demiyorum aralarında mutlaka aklı başında kızlarını okutan babalar vardır ama çok az sayıda olduğunu söylemekten çekinmiyorum.
İç Anadolu'da kadın olmak da çok ayrı bir durum. Orada durum bu kadar vahim değil. Kız çocukları okutulur. Eskiden okutulmazmış, tarlada işler var diye. Ama şimdi baktığım zaman bir Sivaslı olarak hepimiz okuduk. Çoğu kız okuyor, en azından liseyi bitiriyor. Üniversite biraz daha batıdaki kadınların tercihi oluyor. Çünkü Batı aileleri özellikle babalar kültürlü evlatlar yetiştirmek istiyor. Benim görüşüm bu yönde en azından.

Ege Bölgesi'nde kadın olmak daha farklı bir kavram. Daha rahat daha özgür kadınlar var orada. Onlarla ilgili büyük sorunlar olmasa da bence orada da rahatlık çok fazla. Çok aşırı özgürlük de sıkıntı. Çünkü her şeyin azı karar çoğu zarar.

Kısacası bu ülkede kadın olmak böyle işte!

Ama gelelim 2009 yılında sevgilisi tarafından hunharca katledilen Münevver KARABULUT' a. O gencecik masum bir kızdı. Tek suçu zengin diye o çocuğa kanmaktı. Çünkü temiz niyetli, saf bir kızdı ve aklına kötülük gelmiyordu. Nasıl gelsin ki o kendisi gibi bilmişti o çocuğu. Ama o öldürüldükten sonra arkasından o yaşta bir kız bir erkeğin evine nasıl gider, namussuz ahlaksız gibi kötü birtakım şeyler söylemişlerdi. Ben o dönemlerde neredeyse benimle yaşıt bir kız ölmüştü hem de hiçbir suçu yokken sadece buna bakıyordum. Canı çok mu acımıştı, hunharca katledilmiş, kafası gövdesinden ayrılmış diye ağlamış başka hiçbir şey de düşünmemiştim. Tek düşündüğüm o kızcağızın annesi idi. O şimdi nasıl dayanacaktı evlat acısına, babası nasıl toparlanacaktı, kardeşi bu acıyı nasıl kaldıracaktı, gerisinden bana neydi ki...
İşte bu ülkede genç bir kadın olmak böyleydi. Birisi tarafından öldürülürseniz, orada ne işi vardı derlerdi arkanızdan. Hem de namussuz ve ahlaksız olurdunuz. Ünlü de olsanız, ünlü olmasanız da bu gerçek böyleydi. Nice nice örnekler var aslında.

Defne Joy Foster' ı hatırlarsınız değil mi? Hayat dolu, neşeli, cıvıl cıvıl bir kadındı. Değişik programlar sunar, dizilerde oynardı. Yaşama enerjisi çok yüksekti. Sihirli Annem dizisinde Eda karakteri ile tanıdık biz kendisini daha çok. Ama benim tanımam çok daha eskilere dayanıyor. Kerim Tekin ile bir röportajı vardı evine gitmişti. Orada onunla konuşuyordu. Ünlülerin evine çat kapı giden uçuk kaçık kızdı ilk tanıdığım zamanlar. Sonra dizisi oldu yine uçuk kaçık bir karakterle çıkmıştı karşıma. Sonra evlendiğini duydum. Çocuğu da olmuştu. Ne kadar güzel demiştim. O sıralarda bir dans yarışmasına katılmıştı. O dönemlerde de astım hastası olduğunu öğrenmiştim. Ardından bir sabah ölü bulunduğunu yazan bir haber duymuş ve çok üzülmüştüm. Haberin perde arkasını merak etmemiştim. Sadece o kadar hayat dolu bir kadın nasıl ölür ki diye çok üzülmüştüm. Aynı gün içinde evli bir kadının başka bir adamın evinde ölmesi, evli bir kadının geceyi başka bir adamın evinde geçirmesi vs. iğrenç haberler duymaya da başlamıştım. İddialar çok iğrençti. İşte yine ben bize ne, size ne, kadın ölmüş, ardında da bir minik bebek bırakmış, gözü yaşlı bir eş bırakmış, acılı bir anne bırakmış... Gerisinden bize ne ki? O bebek belki de annesini hiç hatırlayamayacaktı. Bundan daha acı ne olabilirdi ki? Ayrıca da o çocuk büyüdüğünde bu iğrenç haberleri neden okuyacaktı ki? Ölünün ardından konuşulmaz rahmet okunur neden hala öğrenemedik ki biz bunu?
İşte bu ülkede ünlü bir kadının ölümü ardından da bu iğrençlikler devam etti... Namussuz bir kadın gibi lanse edilerek günah işlemediler mi? Ne geçti ki ellerine...

Nice nice örnekler var aslında...

Ama en son örnek ÖZGECAN ASLAN oldu. Evine gitmiş için dolmuşa bindi ve tecavüze uğramamak için direndi, yakıldı, katledildi. Onun ardından da melek gibiydi bunu hiç hak etmemişti dedik. Melek gibi olmasa ölümü hak mı edecekti ki? Bu ne biçim bir laftı ki? Evet, gerçekten çok güzel bir kızmış ama saftı, temizdi, melek gibiydi dedi herkes ardından yani ahlaklıydı, namusuyla öldü demek istediler. Yahu masum bir genç kız katledilmiş, tecavüze uğramamak için kendini korumak istemiş gencecik bir kız. Gerisinden bize ne... Annesinin o acı dolu sözleri Özgecan Aslan'ın annesi Songül Aslan, kızının cenazesi öncesi gazetecilerle konuştu. Songül Aslan, kızının ölümüyle ilgili olarak "Bir dolmuşa binip de evine gelirken bu katliamın olmasına benim aklım ermiyor, akıl sır erdiremiyorum. Kızımın tek hatası dolmuşa binip evine gelmek mi?", babasının yürek dağlayan feryadı; kızına yürek burkan sözlerle seslenen Mehmet Aslan, "Yardım isteğini duyamadım canım kızım. Benim savaşçı kızım, benim güzel kızım. Rabbim seni kendisi için yaratmış. Melek kızım beni affet. Kara gözlü ceylanım benim. Gül goncası güzel kızım benim. Seni öpmeye kıyamadım, seni uykuda sevmeye kıyamadım. 'Babiş' derdi bana" bunları düşünmekten başka yapacak bir şey yoktu. Ülkemiz ÖZGECAN'ın ölümüyle sarsıldı. En çok sarsılanlardan biri de bendim diyebilirim. Çünkü rüyama girdi. Rüyamda taksiye biniyordum. O sırada Özgecan' ı gördüm ve ona sakın dolmuşa binme gel ben seni taksiyle gideceğin yere götüreyim demiştim. Çok sevinmişti. Annem merak eder, babam merak eder. Beni onlara götür demişti. Ben de götürüyordum. Bir anda yolda giderken, taksinin içinden yok olduğunu gördüm şok oldum yani onu ailesine teslim edememiştim... Sabah kalktığımda içim ürpermişti. Allah'ın belası bir sapık yüzünden, insan bile denmeyecek bir varlık tarafından öldürülmüştü, hiçbir suçu yoktu. Tek suçu bu ülkede doğmak, genç ve güzel bir kadın olmak ve o dolmuşa binmekti belki de. Mekanın cennet olsun ÖZGECAN ASLAN. Hala bu satırları yazarken ellerim titriyor, çok duygulanıyorum. Çok kötü oluyorum. Nurlar içinde yat güzel kız...

Yılını tam net veremediğim bir zamanda gerçekleşen bir acı olayı daha paylaşmak istiyorum sizlerle. Geçmiş zamanlarda okuyup da beni derinden etkileyen bir olaydı. Yine bir genç kız ve yine bir cinayet...
Lisede bir kızın başına geliyor bu. Sırf kendisine evet demedi, arkadaşlık teklifini kabul etmedi diye apartmanının asansöründe bıçaklanan kızcağız. Belki siz de okumuşsunuzdur bu olayı. Belki hatırlarsınız bilmiyorum ama ben bilmeyen ve hatırlamayan arkadaşlar için yazıyorum. Gencecik kız sırf saplantılı ve hastalıklı bir sevgisi olan bir adama 'Evet' demedi diye öldürülmüştü. Ne kadar acı değil mi? Hayır deme hakkı yok muydu? Elbette vardı ama o kendini aşık sanan zavallı, sırf kendi bencilliğinden, bana nasıl evet demez diye onu hayatından etmişti. Benim takıldığım nokta ne biliyor musunuz? Bu adamı nasıl yetiştirmişlerdi ki. ‘Hayır’ cevabı da var bu hayatta. Bunu da duymaya alışmak gerekiyor. Buradan ailelere, geleceğin ana-babalarına yani sizlere sesleniyorum arkadaşlar. İleride erkek evlat sahibi olduğunuzda ona hayır demeyi bilin, hayır kelimesini duysun. Her şeye evet denmediğini öğretin ilk önce. Sonra da namusu öğretin. Namus önce erkek çocuklara öğretilsin. Belki gelecek nesiller bu tip olayları çok daha az yaşarlar böylece. Peki, soruyorum size. Lise çağlarında bir genç kız neden hayatının baharında kara toprağa verildi? Birine 'Hayır' deme hakkını kullandı diye... Bu hayatta evet de var hayır da var. Nasıl siyah da var beyaz da var işte hayır da duyabiliriz. Ama bir erkek sırf ona evet demedi diye bir kızı hayatından etmemeli. Ailesine yazık değil mi? Ne hakkı vardı ki onlara bu acıyı yaşatmaya. Bu nasıl bir bencillik aklım almıyor...

Bu ülkede kadın olmak işte böyle bir şey arkadaşlar...

Tecavüze uğrarsanız suçlu yine siz olursunuz, toplum sizi suçlar ve sizi damgalar. Tecavüz edilip öldürülürseniz eğer temiz bir kadın olduğunuza kanaat getirirlerse ardınızdan melek gibi kızdı, tertemiz gitti derler. Yok, bir erkeğin evinden öldürülürseniz; rahmet okumaz o erkeğin evinde ne işi varmış ki, günah değil mi hak etmiş gibi şeyler söylerler. Kısacası arkadaşlar bu ülkede kadın olmak zordur. Eğer evliyseniz ve hamile kalırsanız çocuğunuzu kürtaj ettirme hakkınız yoktur. Çok hasta dahi olsanız, o çocuğu ölü bile doğuracak olsanız kürtaj yaptıramazsınız. Evli olmayanları saymıyorum bile onlar tecavüz edilip hamile kalırsa o çocuğu doğurmak zorundadır. Neden mi? Çünkü ona nasılsa devlet bakar derler. Bu ülkede kadınsanız  hep sizin dikkat etmeniz gerekir. Hep suçlu siz olursunuz. Toplum hep sizi karalar. Kocanız ölürse ya da anlaşamayıp kocanızdan ayrılırsanız adınız dul kadın olur. Anne- babanızın evinden telinizle, duvağınızla beyaz gelinliğinizle çıkıp giderseniz adınız gelin olur. Eşinizin ailesi biz kız aldık derler. Çünkü siz pazardaki bir mal gibi görülmeye mahkumsunuzdur. Maalesef ki bu ülkede kadına bu şekilde bakılıyor. Kadının hayır deme hakkı da yok. Sanki her şeye evet demek için dünyaya gelmiş. Erkek çocuklara küçükken bu hayatta hayır cevabını da duyacağını öğretirsek; böylece kadının hayır deme hakkı da olur.
Bu ülkede kadın olmak işte böyle zor. Benim gördüğüm, hissettiğim, yaşanılanlardan çıkardığım sonuç bu... Namusun sadece bayana ait bir kavram olarak görüldüğü güzel ülkemde tüm kadın arkadaşlarıma bu zor hayatta başarılar diliyorum.


Halbuki kadın olmak öyle başka bir şey ki, çünkü Allah kadına annelik duygusunu nasip ediyor. Anne olmak, bu dünyaya bir varlık getirmek, onu büyütmek yetiştirmek bunun gibisi var mı ya? Anne değilim belki anlamam ama. Kadına bahşedilen en muhteşem şey bu ve sırf bu yüzden kadına saygı duyulması gerekiyor. Kadınlar olmasa ne yapacaksınız yahu? Kadın demek, ana demek, ana demek her şey demek, can demek kan demek, yaşama sebebi demek. Kadın olmasa kim bizi dokuz ay karnında taşıyıp, onca kahrını çektikten, zor bir hamilelik geçirdikten sonra hiç kimsenin sevemeyeceği kadar sevecekti ki? Kadınlara şiddet değil sevgi gösterin ve onlara saygı duyun...

En çok da neye sinir oluyorum biliyor musunuz? Bir bayan bir erkeğe hiç yüz vermemesine rağmen o erkek ona asılıyor. Kız bundan rahatsız oluyor engellemek istiyor. Ama çevredekiler öyle bir şey diyor ki aklım gidiyor resmen! Dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek arkasından gitmez. Bu lafa sonuna kadar karşıyım çünkü kız hiçbir şey yapmasa bile saplantılı erkekler var, gidiyor sırf onu sevmedi diye kızı öldürüyor. Buna ne diyeceksiniz bakalım? Neyse yazımı noktalamadan önce bir söz paylaşmak istiyorum.


SON SÖZ : NEDEN NAMUS DEYİNCE AKLA KADIN GELİYOR; OYSA NAMUSUNU KAYBETMİŞ ONCA ERKEK VARKEN...!m

MOCCCO'DAN SEVGİLER SAYGILAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder