18 Mayıs 2015 Pazartesi

AŞK

AŞK ANLATILMASI GÜÇ, EN YAŞANILASI VE EN TARİFSİZ DUYGU

Merhabalar arkadaşlar,

Sizlerle bugün yeni bir yazımda daha buluşmanın sevincini yaşıyorum.

Belli bir yaşa gelince insan aşkı kendine göre anlatabiliyor. Ben de bu yazımda sizlerle biraz bunu yapmaya çalışacağım. Umarım beğenerek okur ve okudukça kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz.
27 yaşında bir kadınım ve hayatımda sadece bir kez aşık oldum. Ama etrafımda çok aşka tanıklık ettim. Kimisi acı sonla bitti kimisi ise mutlu sona doğru gitti, evlilikle sonuçlandı diyeceğim ama aslında sonuçlandı demek bana yanlış geliyor. Çünkü evlilik aşkın bitmesi demek değil, sadece başka bir boyuta geçmesidir. Evli insanlar beni daha iyi anlayacaktır. Ama bekar arkadaşlara buradan sesleniyorum evlilik zor da olsa aşık olarak evlenirseniz tüm zorlukları aşabilirsiniz. Merak etmeyin sizleri sürekli evlilik diyerek sıkmaya hiç niyetim yok. Önce kendi durumumu anlatarak başladım söze. Ben aşık bir kadınım ve aşık olduğum adamla evlendim. Ama ben sizlerle bu yazının devamında tanık olduğum aşkları, yaşanmışlıkları, kalp kırıklıklarını anlatacağım.
Evet, çok eski tarihlerden beri anlamı keşfedilememiş, tarif edilememiş tek duygudur aşk. Çocukken başlar kimimizde ya da başladığını sanır çoğumuz. Aşk başka bir dünyadır arkadaşlar. Çeşitleri de vardır. Karşılıklı olan aşklar ve hiç karşılık bulamayan aşklar, saplantılı aşklar…
İlk önce belki de çoğunuzun başına gelen, gelmiş olan ya da gelecek olandan başlamak istiyorum. Karşılıksız aşk dediğinizi duyar gibiyim. Platonik aşk diye de geçer. Bilirsiniz genelde küçük yaşlarda başımıza gelen, kendimizden büyüklere duyduğumuz büyük hayranlıktır bu aslında. Açıkçası ben onu tam olarak bu kategoriye koyamıyorum. Neden derseniz ileriki yaşlarınızda onun sadece bir hayranlık olduğunu anlıyor ve sadece gülüp geçiyorsunuz. Burada genelde öğrencinin öğretmenine duyduğu hayranlık, küçük bir kız çocuğunun ya da erkek çocuğunun izlediği filmdeki oyuncuya aşık olduğunu sanması gibi masumane şeyler var.
Ama asıl karşılıksız aşk yukarıda dediğim gibi olmaz. Aynı sınıfta okuduğunuz, sıra arkadaşınızla önce dost olup, sonra ona karşı bakışınızın değişmesi ve sürekli onu düşünmeniz gibi olur. Neden özellikle sıra arkadaşı dedim çünkü genelde o şekilde olan karşılıksız aşklara tanıklık ettim. Bu aslında yaş ilerledikçe bazı hormonların da etkisiyle karşı cinse farklı bir gözle bakma durumudur. Bilimsel olarak da açıklamış oldum. Neyse sıkılmayın hemen. Genelde erkek tarafında başlayıp, kızın anlayamaması nedeniyle olayın farklı boyutlara ulaşmasıyla sonuçlanır. Erkek aşıktır ama kız dost olarak görüyordur. Kızın haberi bile yoktur. Erkek hareketleri belli etse bile kız konduramaz, o benim sıra arkadaşım, o benim sırdaşım, o benim dostum der ama sonunda en çok acıyı da yine o kız çeker…
Şimdi diyeceksiniz ki hep mi kız acı çeker. Valla hep diyemem ama genellikle kızlar acı çeker. Ben birebir şahit oldum böylesi bir olaya. Kız en yakın arkadaşım dediği çocuktan bir anda ‘çıkma teklifi’ aldı ve dünyası yıkıldı. Çünkü onun için o sadece arkadaştı, dosttu, sırdaştı. Nasıl yıkılmasın ki, birdenbire en yakın arkadaşınızı kaybediyorsunuz hem de sonsuza kadar. İnanın bir daha eskisi gibi olamadılar. Kız hala der. Keşke hiç bana o gözle bakmasaydın da, o güzel dostluğumuz sonuna kadar sürseydi… Ama olmadı, olmadı. Kız hala hatırladıkça üzülür. Dostumu kaybettim diye çünkü bu devirde dost bulmak çok zor.
Bir başka örnekte yukarıdakine benziyor ama bence daha beteri. Bir dönem belki hatırlarsınız. Herkes en yakın arkadaşına kanka, kanki derdi. İşte bir başka tanık olduğum olayda böyleydi. Birbirlerine kanka, kardeş diyen bir erkekle bir kızın hikayesi. Kız çok saf ve temiz. Herkesi de kendisi gibi sanıyor. Ne demişler. Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş. O yüzden de kız bunu fark edemiyordu. Ama çocuk bunu fark etsin diye çok uğraşmıştı. Sürekli onu sahiplenip, kıskanıyor ve aşırı tepkiler veriyordu. Ama kız beni kız kardeşi gibi görüyor ondan böyle yapıyor diyordu. Ama durum pek de öyle değildi. Kız aslında neden konduramıyordu diye sorarsanız; çünkü çocuk kıza kanka sen bir gün evlenirsen ben senin nikahında şahidin olmak istiyorum demişti. Böyle bir çocuktan nasıl öyle bir şey bekleyebilirdi ki..? Neyse zaman geçti. Çocuk bir gün artık dayanamadı ve kıza açıldı. Ne olduysa o zaman oldu. Kız onu istemedi kardeşimsin sen benim dedi. Anlamadı. Sürekli ret cevabı verdi yine anlamadı. Anlamamakta ısrar etti. En sonunda kız yazık dedi sevmiyorum ama o mutlu olsun dedi evet dedi ve hayatının en büyük hatasını yaptı. O zaman umut buldu çocuk ama kız hiç sevemedi onu. Sonunda da olmuyor diyerek ben seni kardeş gibi görüyorum başka türlüsü olmaz dedi. Çocuk yine anlamadı. Hep neden diye sordu, Neden beni sevmiyorsun, benim neyim eksik diye soruyordu. Kız da artık en son tipim değilsin dedi kestirdi attı. Bu defa da çocuk içip içip onu aramaya başladı. Şimdi bu sizce aşk mıdır? Saplantı mıdır? Ben söyleyeyim saplantılı bir aşktı onunki. Hastalıklı bir tutku idi. Ama kızın suçu yoktu. Belki de tek suçu evet demesiydi.
Sevgili bayan arkadaşlarım, kızlar eğer lise çağlarındaysanız ve kankalarınız varsa onlara karşı mesafeli olun, saf olmayın, gözünüzü açın ve olayların farkında olun lütfen. Yoksa benim çevremdeki kız arkadaşlarım gibi acı çekersiniz.
Bir de uzaktan sevmeler var. Uzaktan uzağa aşık olanlar. Onlarınki çok zararsız olur. Birçok filme de konu olmuştur. Çok örnekleri vardır. Hatta şarkısı bile var. ‘Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli. Alıştım hasretine gel desem gelemem ki’ Aslında eskiden böyleymiş çoğu aşklar uzaktan sever, itiraf edemezmiş insanlar. Uzaktan, zarar vermeden severlermiş. Şimdi nerede öyle sevgiler. Şimdi illa ki bana evet diyecek derdinde herkes. Yok ki öyle bir dünya. Bu işler gerçekten nasip, kısmet.
Unutmayın nasip diye bir şey var. Hatta bununla ilgili bir söz paylaşmak istiyorum sizinle. Tam da yeri geldiNasip; İstenen değil, hep verilen. Nasipse gelirmiş Çin'den Yemen'den. Nasip değilse; Senin olsa bile kayar gidermiş elinden
O yüzden hep nasip kısmet diyerek bakın bu işlere. Bakın size yukarıda anlattığım olayda kız da çocuk da şu an evliler ve çocukları var. Demek ki nasip değilmiş. Boşuna üzmüş çocuk kızı o kadar. O yüzden nasip nasip nasip…
Uzaktan yaşanan sevgiler için de aklıma çok güzel bir şarkı geldi. İlk dinlediğimden beri beni çok etkilemiş bir şarkıdır. Hiç başıma uzaktan sevmek gelmese de müziği, sözleri çok etkileyici gelmişti bana.

Uzaktan sevdim uzaktan seni
Söyleyemedim sevdiğimi
Ne kadar çok istedim bilsen.
Söylemeyi sevdiğimi

Ama seni görünce titrerdi yüreğim.
Tutulurdu dilim konuşamadım.

Seni izledim seni günlerce
Söyleyecektim sevdiğimi
Sen yanımdan geçip de gittin
Söyleyemedim yine sevdiğimi

Çünkü seni görünce titrerdi yüreğim.
Tutulurdu dilim konuşamadım.

Bu şarkıdaki gibi aşklar kaldı mı bilmem ama bu gerçekten bir aşk. Uzaktan sevmeyi tercih edip, sevdiğine zarar vermeden sevenler. Sizler iyi ki bir zamanlar varmışsınız. Ama şimdi var mısınız emin değilim. Eğer olsaydınız kızlar hayır dedi diye öldürülmezdi herhalde.
Bir de sahte aşklar var aslında. Umarım çoğunuzun başına gelmemiştir. Burada erkek/kadın hangisi olursa karşındakini kandırıyor. Seviyor, numarası yapıyor ve duygularıyla oynuyor. Böyle örnekler de çok gördüm maalesef. Karşındakini kandırınca acaba ellerine ne geçiyor anlamak mümkün değil. Öyle de güzel rol yapıyorlar ki gerçekten herkesi inandırıyor sevdiğine. İşte bunlar şeytan insanlar. Yazık değil mi ona inanan insana, yazık değil mi onun umutlarına, yazık değil mi onun evlilik hayallerine. Yazık demeyi bırakın, günah bu günah. Kul hakkına girer. Birazcık vicdanı olsa yapmaz insan bunları. Ama işte maalesef herkes bizim gibi değil. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir diye boşuna dememişler. Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın arkadaşlar. Ben maalesef buna da şahit oldum. Aylarca kandırdı kişi. Sonra öğrendik ki aynı anda başka bir kızla daha ilişkisi varmış. Hatta nişanlısı varmış. Olan benim arkadaşıma oldu. O yüzden çok dikkat edin derim. İnsanlar çok iyi oynuyor. En güzeli dua etmek ve kalpten hissetmek bazı şeyleri. Aşkın gözü kördür derler. Bu çok doğru bir laf. Hatta aşkın kulağı da sağır, zaten mantığı da yok. O yüzden insan aşık olursa göremiyor. Burada çevreye, aileye çok iş düşüyor sanırım. İnsanlar artık kandırılmasın istiyorum. Sonrası çok büyük bir yıkım oluyor. Yazık yani onca yaşanana, vakit kaybına, çabaya…

İşte aşk böyle çok acı da çektiriyor, çok mutlu da ediyor. Sanki onunla da olmuyor, onsuz da olmuyor. Aşksız bir hayat da zor, tadı tuzu olmuyor. Aşk olunca da üzülmeyi göze almak gerekiyor. Zor bir karar belki de bu arkadaşlar. Aşık olunmalı mı, olunmamalı mı, yıllardır çözülemeyen bir sorun bu aslında.
Ama bana sorarsanız, her insan hayatının bir döneminde dahi olsa aşkı yaşamalı, bu duyguyu tatmalı, bu duyguyu tatmadan bu dünyadan göçüp gitmemeli. Ama tabii ki bu da nasip, kısmet. Her şeyin hayırlısı demek gerekiyor her zaman.

Şimdi sizlerle aşk adına aklıma gelen sözleri paylaşmak istiyorum ve yazımı bu şekilde noktalamak istiyorum.


‘ ÇIKMAZ yazdığı halde ısrarla girdiğin sokağın adıdır AŞK’
‘AŞK tüm dünya insanları arasında sana tanıdığım ayrıcalıktır.’
‘Belki de sen sadece aşka aşıktın ama ben bunu üstüme alındım.’
‘Gelmeyeceğini bile bile ısrarla beklemek, saflık değil yalnızca AŞK’tır.’
‘Aşk sabretmektir. Hz. Yusuf’un kuyudayken sabretmesi, Hz. Yakup’un Yusuf’u beklerken sabretmesi gibi…’
‘Aşk lüks bir lokantada yenilen en pahalı kazıktır.’
‘Aşık olmak hayal kurmak kadar kolay, unutmak ise hayalin gerçekleşmesi kadar zordur.’
‘Aşkı arama kitaplarda, romanlarda, filmlerde. Aşk yalnızca sevdiğinin gözlerinde…’
‘Aşk tarifi olmayan ama hep hayali kurulan tek duygudur.’

Son olarak da Peygamberimiz Hz. Muhammed'in çok sevdiğim bir sözünü paylaşmak istiyorum. 
Umut verip güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın Gönül sadakasını iki dünyada da veremezsin... Hz. Muhammed (S.A.V.)



 Evet, bir yazımın daha sonuna geldik arkadaşlar. Umarım keyif alarak okumuşsunuzdur. Kendimce size aşkı anlatmak istedim. Beğendiğinizi umut ediyor. Sevgilerimi yolluyorum. Aşka dair başka yazılarım da olacak. Merak etmeyin sevgili arkadaşlar. Bir başka yazımda görüşmek ümidi ile…


MOCCCO


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder