21 Mayıs 2015 Perşembe

AŞK 2

AŞKIN TARİFİ YOK, SEVGİYİ ANLATAN ÇOK

Merhabalar arkadaşlar,
Bugün sizlerle yeni bir yazımda daha buluşmanın heyecanı ve mutluluğu içindeyim. Umarım bu yazacağım yazıyı da beğenerek okursunuz.

Bugünkü yazımın konusu geçenlerde yazdığım yazının konusu gibi. Yine size aşk konusunda yazmak istedim. Ama bu defa daha farklı aşklar olduğunu anlatacağım bütün aşklar olumsuz değildir sonuçta.

Öncelikle sizlerle en önemli aşkı paylaşacağım. Allah aşkını anlatacağım ilk önce. O ki bambaşka bir aşktır. Hz. Mevlana’nın sözlerinden anladığımız o mukaddes aşk. Unutmayın hepimiz önce Allah aşkını bilmeliyiz.  Her şeyden önce Allah aşkı gelmeli. Her işimizde önce Allah demeliyiz. Allah sevgisinin üstünde bir sevgi yok, olmamalı da. Unutmayın ki Allah der ki; Kimi benden çok seversen onu senden alırım. Ve ekler; Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, Sabır taşar. Canından saydığın yar bile bir gün el olur. Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dostun olur. Öyle garip bir dünya, Olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; Öldüm der durur yine de yaşarsın... Onun için kimseyi Allah’tan çok sevmemeyi öğrenmeliyiz. Çünkü Mevlana’nın da dediği gibi neyi, kimi çok istersen; o senin imtihanındır. Bir şeyi çok istemek değil de hayırlısı demek en güzelidir arkadaşlar. Bu çok önemlidir. Hayırlısı diye başlamadığınız her yolun sonunda ağır bir imtihanla karşılaşırsınız. Bu bazen dayanamadığınız noktalara da gelir. Ama şu sözü hep hatırlayalım derim: "Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! İşte orası kaderinin değişeceği noktadır!" Açıkçası ben hayatım boyunca bu sözlerin ışığında yaşamaya çalıştım. Size de tavsiye ederim arkadaşlar. Mevlana bir yaşam felsefesi olmuştur benim için. Neyse kısaca biz Hz. Mevlana’dan Allah aşkını öğreniyoruz arkadaşlar. Özellikle bu konudan haberi olmayan genç arkadaşlara sesleniyorum. Mevlana sözlerini okuyun. Mevlana felsefesini anlamaya çalışın. Allah aşkını o zaman anlamış olacaksınız.

Bir diğer aşk ise annenin evladına duyduğu aşk olmalı. Bu bizim anladığımız manada bir aşk değil. Anne ve evlatları arasındaki gönül bağının ifadesidir. Şu dünyada sizi en çok Allah, Allah’tan sonra da anneniz sever arkadaşlar. Anne aşkı, evlat aşkı bambaşka duygulardır. Ben bir anne değilim ama ben bir evladım ve çok şükür ki annem hayatta. Ben bu size anlattığım aşkı yaşadım. Annem benim tırnağıma zarar gelse günlerce üzülür, ben hasta olsam başımda bekler, ben kötü bir şey yaşasam dünyası başına yıkılır. Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin. Ben lise çağlarımda annesini kaybeden çok arkadaşıma şahit oldum. Çok acıydı yaşadıkları. O zamandan  beri hep şükrederim ki Allah annemi bizlere bağışlıyor. Siz de anneniz hayatta ise onun elini öpün, hayır duasını alın ve onu üzmeyin arkadaşlar. Eğer ki aranızda annesi hayatta olmayanlar varsa bilsin ki, annesinin ruhuna dua ederse huzur bulacaktır. Anne aşkını, annenin evladına duyduğu aşkı anlatmaya çalıştım sizlere arkadaşlar. Başka bir dünyadır anne…

Gelelim müzik aşkı, resim aşkı, kitap aşkı, sinema aşkı gibi aşklara. Görüyorsunuz ya çok fazla aşk var hayatımızda. Her konuyu aşka bağlayabiliyoruz. Örnek vermek gerekirse; kendimden bir örnek vereyim. Çocukluğumdan beri müzik aşkım vardır. Çok severim müziği dinlemeyi, şarkı söylemeyi, müzik aleti çalmayı bu benim için bir aşktır. Hala da aynı şekilde hissediyorum. Müziksiz bir dünya düşünemiyorum ben.
Sadece müzik değil; yazısız da bir dünya düşünemiyorum ki. Yazı yazmak da çocukluğumdan miras bana. Okumuş bir ailenin ferdi olduğum için, annemin yazma yeteneği olduğu için, bu yazma yeteneği bana bir genetik miras. Allah’ın bana bahşettiği bir yetenek. Sizlere de tavsiyem yetenekleriniz doğrultusunda adımlar atmanızdır. Meslek aşkı da bu kategoriye girer. Günümüzde çoğu insan sevdiği mesleği yapamıyor. Umarım aranızda sevdiği mesleği yapanlar vardır. Mesleğine gönül verenler vardır ya da ileride sevdiği mesleği yapacak olanlar vardır. Ben bunu ilk önce anne ve babamda gördüm. İkisi de mesleğine aşık insanlardı. Onlardan öğrendim ben meslek aşkını aslında. Annem emekli sınıf öğretmeniydi ve mesleğine aşıktı yoksa 30 sene boyunca yapamazdı diye düşünüyorum. Babam İnşaat yüksek mühendisi. Babam da mesleğine aşık. 5 yaşında ben inşaat mühendisi olacağım demiş ve olmuş biri.  Mesleğine aşık ve işkolik bir insan. Benim rol modelim ailem oldu kitap okumak, yazı yazmak hep onlardan geçti bana. İyi ki geçmiş yoksa şu an yazılarımla sizlere buluşamazdım.

Diyeceksiniz ki hani aşkı, sevgiyi anlatacaktınız. Başka başka konulardan gittiniz diyebilirsiniz. Ama ben öncelikli olarak bunları anlatmak istedim. Artık yazımın bundan sonrasında kendi tespitlerimi sizlerle paylaşacağım.

Bir düşünün, sizi en çok etkileyen filmleri, şarkıları, romanları bir düşünün. İçlerinde hep var olan duygulardan biri aşktı değil mi? Hiç düşündünüz mü neden bütün sevilen filmlerde aşk vardır diye. Aslında cevabı basit. Hepimiz filmlerdeki bir aşk arıyoruz. Yeşilçam filmlerine bir bakın. Eminim çoğunu izlemişsinizdir. Orada hep gerçek bir aşk gördük. Aşık olduğu adamın gözleri kör diye ona gözlerini veren aşık kadını (Kambur Filmi), aşık olduğu adamın bir kolu yok diye kendi kolunu kesen kadını (Zulüm Filmi) belki hatırlarsınız. Bununla sınırlı sanmayın. Sırf aşık olduğu adam ölüme mahkum bir hasta diye ondan ayrı kalmamak için çok dua eden kadının en sonunda depremle beraber sevdiği adam ile beraber ölmesini izlediğimiz bir film (Çile Filmi) de oldu. Nice filmler oldu. Emel Sayın ve Tarık Akan’ın Feryat filmini hatırlar mısınız? Sevdiği adamın annesi kendisini oğluna yakıştırmadı diye ondan vazgeçmişti kadın. Sen benim oğluma layık değilsin demişti. Sen bir şarkıcısın demişti. Kadın o annenin düşüncesine saygı duyup çekip gitmiş. Sevdiği adamı da parası yok diye terk ettiğini söyleyen bir mektup bırakmıştı. Böyle aşklar kaldı mı bilinmez ama büyük bir aşk izlemiştik o filmde. İşte görüyorsunuz ya hep aşk vardı izlediğimiz filmlerde. Daha çok örnekleri var. Aklıma gelen çok film var. Çoğu da dramatik, acı filmler. Aşk varsa acı da vardır diyen filmler. Biz aşkı arayan insanlar olduk izlediğimiz filmlerle. Çünkü bizler aşk filmleriyle  büyüdük. Tertemiz saf aşıkların filmleriyle. Nice film izledim. Hemen hemen hepsinde aşk vardı. O zaman çok  anlayamasam da şu an anlıyorum ki; aşk filmlerini çok sevme nedenimiz aşkın eksikliğini yaşamamızdan kaynaklanıyor. İnsan hep kendinde eksik olanı izlemek istiyor. Aşk bizlerde eksik.  Günümüze bir bakıyorum da sanal aşklar, sahte aşklar yaşanıyor. Herkes birbirine seni seviyorum diyor manasını dahi bilmeden. Bir yalanın içinde yaşıyor insanlar. Aşık oldum yalanı ile kandırıyor kendini, karşısındakini. Oysa bırakın aşık olmayı, çoğu sevmeyi bile bilmiyor. Sevmek ne demek, aşık olmak ne demek bilmiyor. Her şey çok hızlı tükeniyor. Teknolojiden kaynaklı internet ortamında sitelerde yaşanan saçma sapan aşklar var. Evli insanlar oralarda aşkı aramaya başlamış. Anlayamıyorum. Sakın yanlış anlamayın kınamıyorum kimseyi. Allah ıslah etsin, akıl fikir versin diyorum sadece.

 Yani arkadaşlar aşk bizlerde eksik bir duygu olmuş. Bütün her şeye aşkın konu olması da bize bunu ispatlıyor. Filmlerdeki gibi bir aşk yaşadık mı hiç birimiz? Var mı içimizde öylesi, destansı bir aşk yaşayan? Varsa bile çok az olmalı. Aşkı için ondan vazgeçmek, sırf o mutlu olsun diye aşkını feda etmek. Bakın aklıma hangi film geldi. Bizim Aile filmini bilir misiniz? Hani orada evin büyük oğlu Ferit zengin bir kıza aşık oluyordu. Zengin kız fakir oğlan aşkı idi. Zengin kızın fabrikatör babası bu ilişkiye karşıydı onun için kız oğlana kaçıyordu ve evleniyorlardı. Ama sonra ne oluyordu? Zalim baba oğlanın ailesine eziyet ediyordu. Evin babası Yaşar Usta’yı işinden etmişti. Tüm aileyi evinden etmişti. O sırada birbirine aşık çiftimiz ne yapmıştı ayrılmıştı. Aileleri için aşklarını feda etmişlerdi. Soruyorum size bu devirde kim yapar bunu? Aşkından vazgeçip ayrılmaya cesareti olan var mıdır ki? Ben bile onlardan değilim itiraf ediyorum o kadar fedakar olabilir miyim bilmiyorum. Öyle bir olay yaşamadım bilmiyorum  ama filmlerdeki bir aşk ancak hayal oluyor bence.

 Aşk eksik, aşk hepimizin aradığı, kimimizin bulduğu, kimimizin bulup da kaybettiği, kimimizin hiç bulamasa da ısrarla beklediği, kimimizin bulduğunu sandığı o tarifsiz duygu işte. Aşkın tarifi yok. Çünkü her yaşayan kendine göre tanımlamaya çalışıyor. Ben kendi tanımımı paylaşayım sizinle; aşk ne kadar acı çeksen de, ne kadar zorluk yaşasan da sevdiğinden vazgeçmemektir, direnmektir, mücadele etmektir. Aşk tüm zorluklara göğüs gererek sevdiğinin yanında olabilmektir. Aşk bir yaz yağmurunda ıslanmak gibidir. Ne kadar ıslanacağını bile bile yine o yağmurda ıslanmaktır. Aşk içinde kimine göre tutku, kimine göre huzur, kimine göre şefkat, kimine göre de sahiplenilmeyi barındıran bir duygudur. Aşk yüreğinin öteki yarısını bulmaktır. Aşk cesaret ve yürek işidir arkadaşlar. Zorluğunu bilerek içine girmek gerekir. Aşk kapıyı burmadan içeri girer ve hiçbir zaman geliyorum demez. Bir bakmışsınız aşık olmuşsunuz farkında bile olmadan. Çünkü aşk asla sizden izin almaz. Aşk geliyorum demez ama gidiyorum der. Gidişi de ya sizi yıkar, ya karşınızdakini tüketir. Aşkın gidişi yakıcı olur dedim ya gidişi zordur yakar, yıkar. Ama bitmişse de yapacak bir şey kalmamıştır. Aşk bittiyse size kalan kabullenmek olacaktır. 

Dedim ya filmlerdeki gibi bir Aşkı bulmak çok zor. Belki de Aşkı aramayı bırakıp, sevmeyi öğrenmemiz gerek zaten Aşkın bir diğer boyutu da sevgidir. Sevmek ve sevilmek çok güzeldir. Leyla ve Mecnun filmini hatırlar mısınız nasıl da seviyorlardı birbirlerini ama Yaşadıkları müddetçe kavuşamadılar. Acı bir sevdaydı onlarınki. Samanyolu filmini hatırlar mısınız? Orada da birbirini çok seven bir çift vardı ama kardeş gibi büyümüşlerdi ve kız bunu kabul etmemişti. 
Adam ise perişan olmuştu ama asla sevgisinden vazgeçmemişti. Hatta sevdiği kız başkası ile nişanlanmaya karar vermişti ki bu adamın arkadaşı idi. O zaman bile sevgisinden vazgeçmemiş hep bir umutla bekleyiş içindeydi. Bu devirde kim öyle bekler ki kim bu kadar sabreder ki? Artık bırakın böyle filmlerdeki sevdaları, gerçek sevda bulmak çok zor olur hâle geldi.

Gerçek hayatta çok büyük aşklar, sevdalar var yok değil ama çoğumuz bunu bilmiyoruz. Çünkü yaşamadık öyle değil mi arkadaşlar? Ama sırf sevdiği kadın başka bir adamla mutlu olacak diye ondan vazgeçmeyi göze alan adamlar da var buna yürekten inanıyorum. Böylesi sevdalar da var. Umarım bir gün karşınıza böyledir seven bir adam çıkar kızlar.

Yazımı burada noktalarken, bana bu yazıyı yazmamda ilham veren Şevval'ime çok çok teşekkür ediyorum. Aşk, sevgi bunlar güzel ve yaşanılası duygular. Umarım bir gün herkes hayatında bir kere de olsa yaşar... Unutmayın aşkın tarifi yok, sevginin ise tarif yapanı çok...

Umarım beğenerek okumuş olduğunuz bir yazı olmuştur. Yüreğimden gelerek yazdığım bu yazıyı noktalarken sizlere sevgilerimi sunuyorum arkadaşlar ve bir başka yazımda buluşmak ümidi ile diyorum.

Sevgiler,

MOCCCO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder