AŞKIN TARİFİ YOK, SEVGİYİ ANLATAN ÇOK
Merhabalar arkadaşlar,
Bugün sizlerle yeni bir yazımda daha
buluşmanın heyecanı ve mutluluğu içindeyim. Umarım bu yazacağım yazıyı da
beğenerek okursunuz.
Bugünkü yazımın konusu geçenlerde yazdığım
yazının konusu gibi. Yine size aşk konusunda yazmak istedim. Ama bu defa daha
farklı aşklar olduğunu anlatacağım bütün aşklar olumsuz değildir sonuçta.
Öncelikle sizlerle en önemli aşkı
paylaşacağım. Allah aşkını anlatacağım ilk önce. O ki bambaşka bir aşktır. Hz.
Mevlana’nın sözlerinden anladığımız o mukaddes aşk. Unutmayın hepimiz önce
Allah aşkını bilmeliyiz. Her şeyden önce Allah aşkı gelmeli. Her işimizde
önce Allah demeliyiz. Allah sevgisinin üstünde bir sevgi yok, olmamalı da.
Unutmayın ki Allah der ki; Kimi benden çok seversen onu senden
alırım. Ve ekler; Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da
yaşatırım. Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları
kurur, Sabır taşar. Canından saydığın yar bile bir gün el olur. Aklın şaşar,
dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dostun olur. Öyle garip bir
dünya, Olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin
düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; Öldüm
der durur yine de yaşarsın... Onun için kimseyi Allah’tan çok sevmemeyi
öğrenmeliyiz. Çünkü Mevlana’nın da dediği gibi neyi, kimi çok istersen; o
senin imtihanındır. Bir şeyi çok istemek değil de hayırlısı demek en güzelidir
arkadaşlar. Bu çok önemlidir. Hayırlısı diye başlamadığınız her yolun sonunda
ağır bir imtihanla karşılaşırsınız. Bu bazen dayanamadığınız noktalara da
gelir. Ama şu sözü hep hatırlayalım derim: "Her şey üstüne gelip,
seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! İşte orası
kaderinin değişeceği noktadır!" Açıkçası ben hayatım boyunca bu
sözlerin ışığında yaşamaya çalıştım. Size de tavsiye ederim arkadaşlar. Mevlana
bir yaşam felsefesi olmuştur benim için. Neyse kısaca biz Hz. Mevlana’dan Allah
aşkını öğreniyoruz arkadaşlar. Özellikle bu konudan haberi olmayan genç
arkadaşlara sesleniyorum. Mevlana sözlerini okuyun. Mevlana felsefesini
anlamaya çalışın. Allah aşkını o zaman anlamış olacaksınız.
Bir diğer aşk ise annenin evladına duyduğu
aşk olmalı. Bu bizim anladığımız manada bir aşk değil. Anne ve evlatları
arasındaki gönül bağının ifadesidir. Şu dünyada sizi en çok Allah,
Allah’tan sonra da anneniz sever arkadaşlar. Anne aşkı, evlat aşkı bambaşka
duygulardır. Ben bir anne değilim ama ben bir evladım ve çok şükür ki annem
hayatta. Ben bu size anlattığım aşkı yaşadım. Annem benim tırnağıma zarar gelse
günlerce üzülür, ben hasta olsam başımda bekler, ben kötü bir şey yaşasam
dünyası başına yıkılır. Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin. Ben lise
çağlarımda annesini kaybeden çok arkadaşıma şahit oldum. Çok acıydı yaşadıkları.
O zamandan beri hep şükrederim ki Allah annemi bizlere bağışlıyor. Siz de
anneniz hayatta ise onun elini öpün, hayır duasını alın ve onu üzmeyin
arkadaşlar. Eğer ki aranızda annesi hayatta olmayanlar varsa bilsin ki,
annesinin ruhuna dua ederse huzur bulacaktır. Anne aşkını, annenin evladına
duyduğu aşkı anlatmaya çalıştım sizlere arkadaşlar. Başka bir dünyadır anne…
Gelelim müzik aşkı, resim aşkı, kitap
aşkı, sinema aşkı gibi aşklara. Görüyorsunuz ya çok fazla aşk var hayatımızda.
Her konuyu aşka bağlayabiliyoruz. Örnek vermek gerekirse; kendimden bir örnek
vereyim. Çocukluğumdan beri müzik aşkım vardır. Çok severim müziği dinlemeyi,
şarkı söylemeyi, müzik aleti çalmayı bu benim için bir aşktır. Hala da aynı
şekilde hissediyorum. Müziksiz bir dünya düşünemiyorum ben.
Sadece müzik değil; yazısız da bir dünya
düşünemiyorum ki. Yazı yazmak da çocukluğumdan miras bana. Okumuş bir ailenin
ferdi olduğum için, annemin yazma yeteneği olduğu için, bu yazma yeteneği bana
bir genetik miras. Allah’ın bana bahşettiği bir yetenek. Sizlere de tavsiyem
yetenekleriniz doğrultusunda adımlar atmanızdır. Meslek aşkı da bu kategoriye
girer. Günümüzde çoğu insan sevdiği mesleği yapamıyor. Umarım aranızda sevdiği
mesleği yapanlar vardır. Mesleğine gönül verenler vardır ya da ileride sevdiği
mesleği yapacak olanlar vardır. Ben bunu ilk önce anne ve babamda gördüm. İkisi
de mesleğine aşık insanlardı. Onlardan öğrendim ben meslek aşkını aslında.
Annem emekli sınıf öğretmeniydi ve mesleğine aşıktı yoksa 30 sene
boyunca yapamazdı diye düşünüyorum. Babam İnşaat yüksek
mühendisi. Babam da mesleğine aşık. 5 yaşında ben inşaat mühendisi
olacağım demiş ve olmuş biri.
Mesleğine aşık ve işkolik bir insan. Benim rol
modelim ailem oldu kitap okumak, yazı yazmak hep onlardan geçti bana. İyi ki
geçmiş yoksa şu an yazılarımla sizlere buluşamazdım.
Diyeceksiniz ki hani aşkı, sevgiyi
anlatacaktınız. Başka başka konulardan gittiniz diyebilirsiniz. Ama
ben öncelikli olarak bunları anlatmak istedim. Artık yazımın bundan sonrasında
kendi tespitlerimi sizlerle paylaşacağım.
Bir düşünün, sizi en çok etkileyen
filmleri, şarkıları, romanları bir düşünün. İçlerinde hep var olan duygulardan
biri aşktı değil mi? Hiç düşündünüz mü neden bütün sevilen filmlerde aşk vardır
diye. Aslında cevabı basit. Hepimiz filmlerdeki bir aşk arıyoruz.
Yeşilçam filmlerine bir bakın. Eminim çoğunu izlemişsinizdir. Orada hep
gerçek bir aşk gördük. Aşık olduğu adamın gözleri kör diye ona
gözlerini veren aşık kadını (Kambur Filmi), aşık olduğu adamın bir kolu yok
diye kendi kolunu kesen kadını (Zulüm Filmi) belki hatırlarsınız. Bununla
sınırlı sanmayın. Sırf aşık olduğu adam ölüme mahkum bir hasta diye
ondan ayrı kalmamak için çok dua eden kadının en sonunda depremle beraber
sevdiği adam ile beraber ölmesini izlediğimiz bir film (Çile Filmi) de oldu.
Nice filmler oldu. Emel Sayın ve Tarık Akan’ın Feryat filmini
hatırlar mısınız? Sevdiği adamın annesi kendisini oğluna yakıştırmadı diye
ondan vazgeçmişti kadın. Sen benim oğluma layık değilsin demişti. Sen bir
şarkıcısın demişti. Kadın o annenin düşüncesine saygı duyup çekip gitmiş.
Sevdiği adamı da parası yok diye terk ettiğini söyleyen bir mektup bırakmıştı.
Böyle aşklar kaldı mı bilinmez ama büyük bir aşk izlemiştik o filmde. İşte
görüyorsunuz ya hep aşk vardı izlediğimiz filmlerde. Daha çok örnekleri var.
Aklıma gelen çok film var. Çoğu da dramatik, acı filmler. Aşk varsa acı da
vardır diyen filmler. Biz aşkı arayan insanlar olduk izlediğimiz filmlerle.
Çünkü bizler aşk filmleriyle büyüdük. Tertemiz saf aşıkların filmleriyle.
Nice film izledim. Hemen hemen hepsinde aşk vardı. O zaman çok
anlayamasam da şu an anlıyorum ki; aşk filmlerini çok sevme nedenimiz
aşkın eksikliğini yaşamamızdan kaynaklanıyor. İnsan hep kendinde eksik olanı
izlemek istiyor. Aşk bizlerde eksik. Günümüze bir bakıyorum da sanal
aşklar, sahte aşklar yaşanıyor. Herkes birbirine seni seviyorum diyor manasını
dahi bilmeden. Bir yalanın içinde yaşıyor insanlar. Aşık oldum yalanı
ile kandırıyor kendini, karşısındakini. Oysa bırakın aşık olmayı, çoğu
sevmeyi bile bilmiyor. Sevmek ne demek, aşık olmak ne demek bilmiyor.
Her şey çok hızlı tükeniyor. Teknolojiden kaynaklı internet ortamında sitelerde
yaşanan saçma sapan aşklar var. Evli insanlar oralarda aşkı aramaya başlamış.
Anlayamıyorum. Sakın yanlış anlamayın kınamıyorum kimseyi. Allah ıslah etsin,
akıl fikir versin diyorum sadece.
Yani arkadaşlar aşk bizlerde eksik
bir duygu olmuş. Bütün her şeye aşkın konu olması da bize bunu ispatlıyor.
Filmlerdeki gibi bir aşk yaşadık mı hiç birimiz? Var mı içimizde öylesi, destansı bir
aşk yaşayan? Varsa bile çok az olmalı. Aşkı için ondan vazgeçmek, sırf o mutlu
olsun diye aşkını feda etmek. Bakın aklıma hangi film geldi. Bizim Aile filmini
bilir misiniz? Hani orada evin büyük oğlu Ferit zengin bir kıza aşık oluyordu.
Zengin kız fakir oğlan aşkı idi. Zengin kızın fabrikatör babası bu
ilişkiye karşıydı onun için kız oğlana kaçıyordu ve evleniyorlardı. Ama sonra
ne oluyordu? Zalim baba oğlanın ailesine eziyet ediyordu. Evin babası Yaşar
Usta’yı işinden etmişti. Tüm aileyi evinden etmişti. O sırada
birbirine aşık çiftimiz ne yapmıştı ayrılmıştı. Aileleri için
aşklarını feda etmişlerdi. Soruyorum size bu devirde kim yapar bunu? Aşkından
vazgeçip ayrılmaya cesareti olan var mıdır ki? Ben bile onlardan değilim itiraf
ediyorum o kadar fedakar olabilir miyim bilmiyorum. Öyle bir olay
yaşamadım bilmiyorum ama filmlerdeki bir aşk ancak hayal oluyor bence.
Aşk eksik, aşk hepimizin aradığı,
kimimizin bulduğu, kimimizin bulup da kaybettiği, kimimizin hiç bulamasa da
ısrarla beklediği, kimimizin bulduğunu sandığı o tarifsiz duygu işte. Aşkın
tarifi yok. Çünkü her yaşayan kendine göre tanımlamaya çalışıyor. Ben kendi
tanımımı paylaşayım sizinle; aşk ne kadar acı çeksen de, ne kadar zorluk
yaşasan da sevdiğinden vazgeçmemektir, direnmektir, mücadele etmektir. Aşk tüm
zorluklara göğüs gererek sevdiğinin yanında olabilmektir. Aşk bir yaz
yağmurunda ıslanmak gibidir. Ne kadar ıslanacağını bile bile yine o
yağmurda ıslanmaktır. Aşk içinde kimine göre tutku, kimine göre huzur, kimine göre
şefkat, kimine göre de sahiplenilmeyi barındıran bir duygudur. Aşk yüreğinin
öteki yarısını bulmaktır. Aşk cesaret ve yürek işidir arkadaşlar. Zorluğunu
bilerek içine girmek gerekir. Aşk kapıyı burmadan içeri girer ve hiçbir zaman
geliyorum demez. Bir bakmışsınız aşık olmuşsunuz farkında bile
olmadan. Çünkü aşk asla sizden izin almaz. Aşk geliyorum demez ama gidiyorum
der. Gidişi de ya sizi yıkar, ya karşınızdakini tüketir. Aşkın gidişi
yakıcı olur dedim ya gidişi zordur yakar, yıkar. Ama bitmişse de yapacak bir şey
kalmamıştır. Aşk bittiyse size kalan kabullenmek olacaktır.
Dedim ya filmlerdeki gibi bir Aşkı bulmak
çok zor. Belki de Aşkı aramayı bırakıp, sevmeyi öğrenmemiz gerek zaten Aşkın
bir diğer boyutu da sevgidir. Sevmek ve sevilmek çok güzeldir. Leyla ve Mecnun
filmini hatırlar mısınız nasıl da seviyorlardı birbirlerini ama Yaşadıkları
müddetçe kavuşamadılar. Acı bir sevdaydı onlarınki. Samanyolu filmini hatırlar
mısınız? Orada da birbirini çok seven bir çift vardı ama kardeş gibi
büyümüşlerdi ve kız bunu kabul etmemişti.
Adam ise perişan olmuştu ama asla
sevgisinden vazgeçmemişti. Hatta sevdiği kız başkası ile nişanlanmaya karar
vermişti ki bu adamın arkadaşı idi. O zaman bile sevgisinden vazgeçmemiş hep
bir umutla bekleyiş içindeydi. Bu devirde kim öyle bekler ki kim bu kadar
sabreder ki? Artık bırakın böyle filmlerdeki sevdaları, gerçek sevda bulmak çok
zor olur hâle geldi.
Gerçek hayatta çok büyük aşklar, sevdalar
var yok değil ama çoğumuz bunu bilmiyoruz. Çünkü yaşamadık öyle değil mi
arkadaşlar? Ama sırf sevdiği kadın başka bir adamla mutlu olacak diye ondan
vazgeçmeyi göze alan adamlar da var buna yürekten inanıyorum. Böylesi sevdalar
da var. Umarım bir gün karşınıza böyledir seven bir adam çıkar kızlar.
Yazımı burada noktalarken, bana bu yazıyı yazmamda
ilham veren Şevval'ime çok çok teşekkür ediyorum. Aşk, sevgi bunlar güzel ve
yaşanılası duygular. Umarım bir gün herkes hayatında bir kere de olsa yaşar...
Unutmayın aşkın tarifi yok, sevginin ise tarif yapanı çok...
Umarım beğenerek okumuş olduğunuz bir yazı
olmuştur. Yüreğimden gelerek yazdığım bu yazıyı noktalarken sizlere sevgilerimi
sunuyorum arkadaşlar ve bir başka yazımda buluşmak ümidi ile diyorum.
Sevgiler,
MOCCCO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder