21 Haziran 2015 Pazar

DOST GİBİ GÖRÜNENLER

Yeniden merhaba arkadaşlar,

Uzun bir aradan sonra yine sizlerle bir şeyler paylaşmanın sevinci ve heyecanını yaşıyorum.

Bu aralar biraz az yazdım ama bunun ilhamla herhangi bir ilgisi yok. 3 haftadır ayağımda bir sakatlık söz konusu onun için de uzak kaldım buradan. Açıkçası bu durum canımı sıktı. Çünkü bir şeyler üretmek ve sizlerle paylaşmak, yazılarımla sizlere faydalı olmak istiyorum. Böylece de hayata daha çok motive oluyorum.


Bugün sizlere günümüzde çok sık karşılaştığımız, şu an karşılaşmamış olsak da karşılaşma olasılığınızın yüksek olduğu rol yapan dostları daha doğrusu dost gibi görünenleri yazmak istiyorum. İnsanlar artık çok iki yüzlü davranıyorlar. Güvenimizi sarsıyorlar ve bizi üzüyorlar. Bizi neden mi üzüyorlar? Çünkü biz onlara izin veriyoruz. Unutmayalım ki biz insanlara ne kadar müsaade edersek, onları ne kadar özel hayatımızın içine alırsak bizi kırmalarına da o kadar müsaade etmiş oluruz. Şimdi diyeceksiniz ki yani bütün suç bizde mi? Tabii ki hayır. Sadece insanlara çabuk güvenmeyin diye diyorum. Hiç güvenmeyin de diyemem elbette.

Gelelim yaşanılanlara. Neler yaşadık neler oldu? Bir düşünsenize hangimiz dost kazığı yemedik ki bu hayattan? Kimimizin dost kazığı ile tanışması ilkokulda olurken, kimimizin ortaokulda, kimimizin de lisede oluyor. Çok nadiren de hayatı boyunca hiç kazık yemeyen ama üniversiteye gittiğinde öğrenenler de olabilir aramızda. Dost gibi görünenler kimlerdir? Bizi çok sevdiğini sandığımız, yüreğimizi açtığımız, özel hayatımızın, özel alanımızın içine aldığımız, iki yüzlü insanlardır. Dileğim şudur ki; bu yazıyı okuyan çoğu kişi dost gibi görünen insanlarla çok az karşılaşmıştır. Ben belki de hepinizden çok karşılaştım bununla. Bu yazıyı yazma nedenim de aslında sizlere yaşadıklarımla ayna olabilmek. Çünkü yaşayanlar yaşadıklarını anlatmazlarsa kimsenin hayatına dokunamazlar, kimseye bir faydası da dokunamaz bu insanların. İşte ben bu noktada sizlerin hayatına ufak da olsa dokunmak istiyorum. Belki de bugün yaşadınız bu dediğimi yada aylar önce yaşadınız. Belki hiç yaşamadınız ama yakında yaşayacaksınız. Belki yıllar önce yaşadınız ve çok yara aldınız. O yara ilk günkü gibi kanamıyor elbette. Ama ilk zamanlardaki acıyı hatırlamış oldunuz. Amacım size o günleri hatırlatmak değil. Sadece şunu bilin ki yalnız değilsiniz arkadaşlar. Herkes bir şeyler yaşıyor. Kimisi benim gibi paylaşmayı seçiyor, kimisi de sessizliğe gömülüp susmayı...

Ben susmamayı seçenlerdenim. Bir şeyler yaşamış biri olarak o günlerde suskun kaldım ama şimdi konuşmak ve bir şeyler söylemek, sizlerle yaşadığım o anları paylaşmak gerek diye düşünüyorum. Çok detay vererek bir şeyler anlatmaktan yana değilim. Sadece herkesin yaşadığı ya da kendinden bir şeyler bulabileceği detaylar üstünde durup, ona göre bir şeyler paylaşmak istiyorum. Anlatacaklarım tamamen gerçek hayattan kendi gördüğüm, kendi yaşadığım olayları isim yer vs. bilgisi vermeden anlatacağım olaylardan oluşuyor.

Hadi hep birlikte, okul hayatımıza dönelim bir. Lisede iken yaşadığınız dostluklar, dost kazıkları, birbirini sever görünen, yan yana iken can ciğer kuzu sarması olup, uzaklaştıkları an birbirlerinin arkasından konuşan ve kuyusunu kazan insanlar vardı değil mi? Hepsi de kötü değildi elbette ama size kötülük ettiğini sandığınız ama aslında iyilik edenler vardı. Yani ne demek istedim; o size kazık atanlar sayesinde hayata erken atıldınız. Daha doğrusu gerçek hayatla lise çağlarında tanışmış oldunuz. O zaman tanışınca ilk anda şok oldunuz, acı çektiniz, üzüldünüz hatta öyle ki bu hayat yaşanılmaz hale geldi bile dediniz ki bunu dediğinizde 16-17 yaşlarındaydınız öyle değil mi? İşte çoğumuz o yaşlarda tanıştık hayatın gerçekleriyle önceleri bizi zorlasa da sonraları alıştık. Öyle ki hayat bize bu tip şeyleri umursamamayı dahi öğretti. Aslında çoğumuz genç yaşlarda tanışıyoruz zorluklarla. Ama ilk yaşadığımız anlarda çok üzülüyoruz. O zaman göremediğimiz bir şey var ki o da üniversite dönemine geldiğimizde eğer hiçbir şey yaşamamış olursak daha çok acı çekiyoruz. Ama öncesinde yaşarsak bir zaman sonra daha olağan geliyor bazı şeyler. Öyle ki hissizleşiyor ve tepkisiz kalıyoruz. Kısacası duygusal tepkiler vermekten vazgeçiyoruz. Doğal karşılıyoruz. Aslında doğal olmadığı halde bize olağan geliyor. Ama öncesinde çok çok üzülüyoruz. Sonra üzülmekten vazgeçince de duygusuz bir insan haline geliyoruz.

Bir düşünün; kardeşimi kankam, can dostum dediğiniz kaç insan sizi sırtınızdan bıçakladı? 20 senelik dostlar bile yıllar sonra ayrı düşer hale gelmişken; birkaç senede tanıdığınızı sandığınız dostlar nasıl olur? Hadi bırakın dostu, arkadaşı insanın akrabası bile yabancılaşıyorsa geri kalanını siz düşünün diyorum.
En büyük hata insanlara çabuk inanıp, her dediğine kanmak. Karşımızdaki insanları kendimiz gibi görmek. Meşhur bir laf vardır ya kişi karşındakini kendisi gibi bilir diye. Ne kadar da doğru bir söz. Herkes bizim gibi değil. Bizim gibi görünüp, bize dost görünen ne yılan insanlar var şu hayatta. Hepsi birer imtihan. Hele de kısa sürede size kardeş diyen, abla diyen, abi diyenler var ya. Asıl onlara kanmayın derim. Onlar en tehlikeli gruptalar. Çünkü sizi kandırıp, sizin canınızı acıtmaktan zevk alanları bile çıkabilir içlerinden. En çok da rol yapanı olur. İki yüzlüdür size dostu oynar ama arkanızdan kuyunuzu kazar. Çok var bu devirde böylesi insanlar. Dost gibi görünenler işte bunlara dikkat edin, her sırrınızı vermeyin, zaaflarınızı göstermeyin. Size acı vermelerine müsaade etmeyin. İyice tanımadan bu tip insanlara değer vermeyin. Sonra acı çeken siz olursunuz. Ama ne olursa olsun o insanlar size kötülük yapsa da siz kötü olmayın. Unutmayın ki bütün bunlar imtihan bizler için. Siz onların durumuna düşmeyin. O kötülük yaparsa susun ve Allah'a havale edin. Ben hep öyle yaptım ve kazanan ben oldum. Unutmayın siz iyi olduktan sonra sizi üzen insan sizi kaybederek kendine en büyük cezayı vermiş olur. Siz onu yok sayın ve hayatınıza kaldığınız yerden devam edin.

Unutmayalım ki hiçbir acı, hiçbir dert, hiçbir keder kalıcı değil şu fani hayatta. Şükür ki sizi çok seven dostlarınız hala var. Varsın önceden dost dedikleriniz sizin için yabancı olsun. Siz iyi olduktan sonra, iyi kalpli olduktan sonra yalnız kalmazsınız. Ama onlar yalnız kalırlar ve sonunda size muhtaç kalırlar. Bunu yaşadığınız zaman göreceksiniz. Ne ekerseniz onu biçersiniz bu hayatta.
İyilik, doğruluk, dürüstlük ekin ki; güzel dostlar edinin...

Son olarak sizlerle dostlukla ilgili güzel sözler paylaşmak istiyorum.

İyi güne aldanıp dostlarım var sanırsın, Unutma! Gerçek dostu, kötü günde tanırsın..

Sahte dost sabuna benzer; Elini yüzünü temizledikten sonra ayağını kaydırır.

Eğer hamuru kötü yoğrulmuşsa bir insanın ve bir kazık atacaksa kolay kolay uzakta birini bulamaz zaten. Dostuna atar o kazığı.

Düşman kelimesinin anlamını dost sıfatını taşıyanlardan öğrendim.

İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum.



En son olarak da Haluk Levent'in 'Can Dostum' şarkısının sözlerini paylaşmak istedim.

CAN DOSTUM

Bir şarkı yazmak istedim, içinde dostluk olsun
Birden sen geldin aklıma, can dostum
Bu şarkıda seni ne çok özlediğimi
Anlatmak istedim sana bir kere olsun
Bir sen kaldın bana, sakın bırakma
Al yollarına hisset yanında
Dostum, dostum, dostum, can dostum

Burada her şey sahte dostum gülümsemeler bile
Burada her şey sahte dostum sevmeler bile

Şimdi yanımda olmasan da
Seni yaşamamı engelleyemez hiç bir şey asla
Şu anda çok uzakta olsan da
Sen aslında benimlesin yanı başımda
Sarıl yine bana al yollarına
Hisset yanında ağla göz yaşımda
Dostum,dostum,dostum,can dostum

Burada her şey sahte dostum gülümsemeler bile
Burada her şey sahte dostum sevmeler bile


Umarım ki hepimizin hayatında düzgün dostlar vardır ve hep var olacaklardır.

Herkese sevgiler

MOCCCO


11 Haziran 2015 Perşembe

BARDAĞIN DOLU TARAFINI GÖRMEK

HAYATA BARDAĞIN BOŞ DEĞİL DE DOLU TARAFINDAN BAKABİLMEK

Merhabalar arkadaşlar,

Bugün yine yeni bir yazımda daha sizlerle buluşmanın heyecanını, keyfini ve mutluluğunu yaşıyorum.

Bugün sizlerle günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız bir konu üstüne yazı paylaşmak istiyorum. Bardağın dolu tarafını görmekle ilgili olacak bu yazım. Umarım beğenerek okursunuz. Keyifli okumalar diyor yazıma başlıyorum.

Günlük hayatta, zorluklarla karşılaştığımız dönemlerde, her şeyin çok üstüne geldiğini düşündüğümüz dönemlerde yakın çevremizin ya da bizi çok seven bir dostumuzun bize söylediği bir cümle vardır. Belki hepimiz bunu hayatımızda en az bir kere olmak üzere çok kez duymuşuzdur. Bardağın boş değil de dolu tarafından baksan, o zaman daha az üzüleceksin demiştir yakın çevremiz bize. Gerçekten de bu tip olaylar hepimizin başına gelmiyor mu? Bazen birileri bizi çok incitiyor. Başlıyoruz üzülmeye ve sürekli bardağın boş tarafını görmüyor muyuz? Cevabınızın evet olduğunu duyar gibi oluyorum. Çok sıkıntı yaşadığınız bir dönemi hatırlayın şimdi. Bir sürü derdiniz varken, siz bu derdinizi bir dostunuza açmak istediniz ve o sizi tersledi, sizi bencillikle suçladı. Hatta çok daha ileriye gitti. ‘Zaten sen hep kendini düşünürsün, kendini anlatırsın. Biraz da benim halimi sorsan dedi.’ Halbuki, kendisi zaten sizinle son dönemlerde çok az konuşuyordu. Siz onun hayatıyla ilgili ne sorsanız kısacık yanıtlar veriyor, kendi hayatına dönüyordu. Bu sizin dostum dediğiniz biriydi. Siz ona samimi bir şekilde derdinizi, başından geçenleri anlatmak istemiştiniz sadece öyle değil mi? Ama o ne yapmıştı sizi başınızdan atmıştı. O an siz ne hissetmiştiniz? Ben derdimi en yakınım dediğimle paylaşmayacaksam kimle paylaşacağım demiştiniz değil mi? Ama siz aslında çok sevilen bir insansınız. Başka dostlarınız var, sizi her an dinlemeye hazır, her koşulda sizin yanınızda olan dostlarınız var ya. Onlar iyi ki varlar öyle değil mi? ‘Evet’ dediğinizi duyar gibi oldum yine. Aynen öyle arkadaşlar, sizi her koşulda sizi seven, sizin her derdinizi dinleyen, kötü günlerinizde yanınızda olan ve sizi başından savmayan insanlar varken hiç üzülmenize değmeyen biri için üzmeyin kendinizi, sıkmayın o tatlı canınızı.
Yani bardağın boş değil, dolu tarafını görün diyorum. Çünkü her zaman canınızı sıkacak olaylar olacaktır. Dostum dedikleriniz de sizi yarı yolda bırakacak ve sizi bencillikle dahi suçlayacaktır. Sizin en mutlu ve en kötü günlerinizde yanınızda olan insanlara bakın ve onları kaybetmeyin.
Gelelim başka örneklere. Nice hayatlar var önümüzde. Televizyonlardan izlediğimiz, kitaplardan okuduğumuz acı dolu hayatlar. Her zaman kendimizden kötü durumda olan insanlara bakıp, halimize şükretmeliyiz. İşte böyle yaparsak bardağın dolu tarafından bakmış oluruz. Örneğin engelli bir insan gördüğümüzde ona acımak yerine, kendi halimize şükredip çok şükür elim ayağım tutuyor demeliyiz. Bizden çok daha iyi durumda olanlara imrenmeden bir yaşam sürdüğümüz zaman ‘Bardağın dolu tarafından hayata bakmış oluruz.’ Arkadaşlar.  Aslında hayatımızın içindeki olumsuzluklardan ziyade, olumlu yanlarımıza odaklanmak ve halimizden mutlu olmak anlamına gelir. Bugün bir etrafınıza bakın, sosyal medyada bir gezinin, televizyonu açın ve haberlere bakın. Nice acı dolu olaylar okuyacak ve izleyeceksiniz. İşte o an bugün de nefes alıyoruz, bu günde yaşıyoruz diyerek olumsuzlukları kafamızdan atalım. Bugün okuduğunuz bir acı haber oldu diyelim. Yine bir anne evlat acısı ile yanmış, yine birileri suçsuz yere öldürülmüş. Ama siz evinizde ve sıcak yatağınızda uyuyabiliyor ve huzurla bir gün geçirebiliyorsanız ne mutlu size.
Geçenlerde bir kitap okudum. ‘Uçurtma Avcısı’ isimli bir kitaptı bu. Çok acı dolu bir hikayeyi anlatıyordu. Kitabını okuduktan sonra filmini de izleme fırsatı buldum. Uçurma Avcısı 2006-2007 döneminde dünyada en çok satan kitaplar arasına girmiş. Yürek burkan ve acı dolu bir hikayeyi, Afganistan’ın Sovyet işgalini, Taliban dönemini bir aile dramıyla perçinleyerek anlatmış. Herkesin hayatında bir kere de olsa bu kitabı okumasını yürekten tavsiye ediyorum. Dedim ya acı bir hikaye. Afganistan’da başlayan ve Sovyet işgali sonrası ülkesini terk edip Amerika’ya yerleşen yani Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar uzanan bir hayat hikayesi okumuş oluyorsunuz. Şii olan ve Şii olmayanların savaşını anlatıyor. Yani acı, göz yaşı dolu bir hayat sunuyor bize başarılı yazar Khaled Hosseini.
Dediğim gibi kitabı okuduktan hemen sonra filmini de izleyince iyice etkilendim. Kendi hayatıma, yaşadığım o güzel çocukluk dönemine, ailemin başımda olmasına ve onlarla çocukluğumu yaşayabildiğime, derin acılar görmediğime şükrettim. Yine bardağın dolu tarafını görmüş oldum.

Benden çok daha genç olan ve beni takip eden sevgili arkadaşlar sizlere sesleniyorum. Ben de sizler gibi lise döneminden geçtim. Zorlukların olduğu dönemleri de geçirdim. Ama hiçbir zaman isyan etmedim, ağlasam da, çok üzülsem de hep olumlu yanlara tutunup yani aileme tutunup atlattım her zor dönemi. Size de tavsiyem ailenizin değerini bilmenizdir. Çünkü ben lisedeyken anne-babasını yitiren çok arkadaşımı gördüm. Onları gördükçe dedim ki hayat zor da olsa ailem başımda, annem- babam sağ. Arkadaşlarımın acılarını paylaşmaya çalıştım. Kendi dert ettiğim şeyler çok boş geldi. Belki de onların acıları ile ben kendime geldim. Hayat ne garip öyle değil mi? Birilerinin acısı, size şükür vesilesi oluyor. Neden sizlere seslendim diye merak ettiniz sanırım. Çünkü ben de sizin yaşadığınız o dönemlerden geçtim. Aranızda benden kat kat zorluklar yaşamış olanlar olabilir. Ama ben lise hayatının daha doğrusu okul hayatının verdiği zorlukları yaşayanlara sesleniyorum. Şu an dert ettiğiniz şeyler gün gelecek geçecek ve bunları neden yaşadığınızı ancak ileride anlayacaksınız. O yüzden sevgilinizden ayrıldınız diye hayata küsmeyin. Unutmayın herkes bir şekilde sizin başınıza geleni yaşadı veya yaşayacak. Hayat her zaman sürprizlerle doludur. Tam da bu anda aklıma bir söz geldi hemen sizinle onu paylaşmak istiyorum.
“Bugün olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin.” Şems-i Tebrizi
İşte bu sözde anlatılmak istenen de tam da size söylemek istediğim şey. Ne olmuş sevgilinizden ayrıldınız ise, ne olmuş en yakın dostunuz size katık atmışsa, ne olmuş sevgiliniz sizi en yakın arkadaşınızla aldatmışsa; tüm bunların bir çaresi var. Bütün bunlara takılmak yerine, yaşadığınız güzel şeylere odaklanıp, bardağın boş tarafından hayata bakmayı bırakın arkadaşlar. Amacım ve niyetim sizi sıkmak, size sürekli öğüt vermek değil ama size bazı şeyleri fark ettirmek görevim. En azından ben böyle düşünüyorum.


Bardağın dolu tarafını görmek emin olun bize çok şeyler katacaktır. Neden derseniz; bardağın boş tarafına bakanlar her zaman kötümserdirler ve mutsuz olurlar. Kötümser olmanın da bize hiçbir faydası olmaz. Ama yaşadığımız durumlarda bardağın dolu tarafından baktığımız zaman, iyimser ve pozitif düşünen insanlar oluruz. Bu da bize fayda getirir.

Ben sanırım bardağın çoğunlukla dolu tarafını görenlerdenim. Bardağın boş tarafına yöneldiğimde ise sevgili dostlarım beni uyarır ve kötülüğün içindeki iyilikleri, şer gibi görünen şeylerin hayır olduğunu gösterirler. Belki de maneviyatımla olaylara bu şekilde bakabiliyorum.
Aslında şöyle bir etrafa bakıyorum da hiçbir şey göründüğü gibi değil. Ne insanlar, ne yaşanılanlar, ne de olaylar... Mesele şu ki biz sadece ya görmek istediklerimizi görüyoruz ya da buz dağının görünen kısmına bakıyoruz. Ama aslında görünmeyen onca şey var ki. Kimse o ayrıntılarla ilgilenmiyor.

Gelin size bir örnek vereyim. Bugün belki de milyonlarca insan ya sevgilisinden ayrıldı, ya da sevgilisi tarafından terk edildi. Ayrılık çanları çaldığı için de dünya başına yıkıldı. Evet, tabii ki böyle bir durumda gülsün, oynasın, eğlensin denmez ama dünyanın da sonu değil. Hemen ''Batsın Bu Dünya'' demek gerekmiyor. Çünkü insanın her zaman halime şükür demesi gerekiyor. Sağlığı yerinde ise sağlığım yerinde, ailesi sağ ise ailem sağ ve yanımda, belki de böylesi hayırlıydı. İleride daha çok üzülmektense şimdi ayrılmak daha hayırlı olmuştur benim için demesi gerekir. Tahmin ediyorum ki ilk anda olaya bu şekilde bakacak çok fazla insan yok. Ama ölüm hariç her şeyin çaresinin olduğu bu hayatta, ayrılık acısının da devası zamanda saklıdır. Zaman geçtikçe insan daha az üzüldüğünü görecektir. Zaman ölüm acısını bile hafiflettiğine göre, ayrılık acısını da geçirir. İşte yine bardağın dolu tarafını görmüş olduk.

Sevgili arkadaşlar unutmayalım ki; bu hayatta hayır gibi görünen şerler, şer gibi görünen hayırlar var. Her zaman hayatımızdaki olumlu yanlara bakarsak daha mutlu, hayata daha pozitif bakan insanlar oluruz. İleride ebeveyn olduğumuzda da iyimser, mutlu ve hayatın pozitif yanlarını gören bireyler yetiştirmiş oluruz.

Son söz: 

Bazı kimseler, güllerin dikeni olduğundan yakınırlar. Ben dikenlerin gülü olduğuna şükrederim.
(Alphonse Karr )

İyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan da her fırsatta felaket görür. ( Çin Atasözü )

Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ( Bakara Suresi 216. Ayet)


Teşekkür: Bu yazıyı yazmamda bana fikir veren arkadaşım Eda GÜNEŞ' e huzurunuzda teşekkür ediyorum. O bana eğer abla bardağın dolu tarafından bakalım demeseydi ayağım kırıldığında, bu yazı da ortaya hiç çıkamazdı.
Edacığım çok teşekkürler.

Herkese saygılar sevgiler,

MOCCCO